بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

لِمَن شَآءَ مِنكُمۡ أَن يَتَقَدَّمَ أَوۡ يَتَأَخَّرَ ٣٧

(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.

– Diyanet İşleri

كُلُّ نَفۡسِۭ بِمَا كَسَبَتۡ رَهِينَةٌ ٣٨

Herkes kazandığına karşılık bir rehindir.

– Diyanet İşleri

إِلَّآ أَصۡحَٰبَ ٱلۡيَمِينِ ٣٩

Ancak ahiret mutluluğuna eren kimseler başka.

– Diyanet İşleri

فِي جَنَّٰتٖ يَتَسَآءَلُونَ ٤٠

(40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”

– Diyanet İşleri

عَنِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ ٤١

(40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”

– Diyanet İşleri

مَا سَلَكَكُمۡ فِي سَقَرَ ٤٢

(40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”

– Diyanet İşleri

قَالُواْ لَمۡ نَكُ مِنَ ٱلۡمُصَلِّينَ ٤٣

Onlar şöyle derler: “Biz namaz kılanlardan değildik.”

– Diyanet İşleri

وَلَمۡ نَكُ نُطۡعِمُ ٱلۡمِسۡكِينَ ٤٤

“Yoksula yedirmezdik.”

– Diyanet İşleri

وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ ٱلۡخَآئِضِينَ ٤٥

“Batıla dalanlarla birlikte biz de dalardık.”

– Diyanet İşleri

وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوۡمِ ٱلدِّينِ ٤٦

“Ceza gününü de yalanlıyorduk.”

– Diyanet İşleri

حَتَّىٰٓ أَتَىٰنَا ٱلۡيَقِينُ ٤٧

“Nihayet ölüm bize gelip çattı.”

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu